Haber

Adıyamanlı Sakine Dinç: Kadın dayanışması hiç bitmesin

Evrim Denizi

ADIYAMAN – Maraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen iki deprem 11 ili etkiledi. Resmi rakamlara göre depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısı 50 bin 783 kişi. 11 ilde meydana gelen depremden sağ kurtulanların bir kısmı başka şehir, köy ve ilçelere taşınmak zorunda kaldı. Ancak kentlerinden ayrılmak istemeyenler çadır kentlerde yaşamaya devam ediyor.

Çadır kentlerde hayata tutunan depremzedeler bir yandan gelecek kaygısı yaşarken, bir yandan da dayanışma içinde olmaya çalışıyor.

Adıyaman’da gönüllülerin kurduğu çadır kentte yaşayan 32 yaşındaki Sakine Dinç, 4 çocuk annesi. Sarsıntılı gecenin bir sinema salonuyla ilgili olduğunu söyleyen Dinç, “Umarım buradaki dayanışma hiç bitmez.”

‘BİRLİKTE ÖLMEK İSTİYORUZ’

Sakine Dinç, depremin olduğu günü anlatırken sık sık gözlerini yaşartıyor. Sarsıntılı gecede uzun bir aradan sonra eşiyle mutlu bir gün geçirdiklerini söyleyen Dinç, “Umarım bu evden mutluluk hiç eksik olmaz” diyerek başını yastığa koydu.

Deprem gecesinin mutlu bir şekilde başladığını kaydeden Dinç, bu mutlu anların nasıl dehşete dönüştüğünü şöyle anlattı: “Depreme saatler kala eşim eve geldi, çay ve kurabiye yaptım. Depremden sonra ilk kez böyle mutlu bir gece geçirdik. uzun zaman oldu.aslında geç yattık.o gece çok memnun kaldık.sarsıntı olduğu anda eşimi uyandırdım.ilk başta pek anlayamadık ne olduğunu.eşim yerinden fırladı gitti çocuklara.Mutfaktaki mobilyaların sesi, dolap kapakları, duvardaki çatlaklar, her şey sinemayla ilgiliydi.Çocukları odamıza taşıyıp sarıldık birbirimize, öleceksek ölelim. birlikte dedik.”

‘ANNE, Kıyamet Patladı mı?’

Depremde yarısı yıkılan evden kendilerini dışarı attılar. Elektrikler kesik ve dışarıda şiddetli yağmur var. Dinç, “Oturduğumuz mahallenin yarısı yıkıldı” diyor.

Arabaları olmadığı için uzun süre yağmurun altında beklediklerini ifade eden Dinç, “Etrafta çığlık sesleri geliyordu. Her şey film gibiydi ve gerçeklik duygumuz kayboldu. Arabasında oda, bizi de aldı. Yola çıktık ama nereye gittiğimizi, neler olduğunu bilmiyorduk” diye devam etti.

Komşularının otomobiliyle yaptıkları yolculukların hayatlarının en zor anları olduğunu ifade eden Dinç, gördüklerini şöyle aktardı: “Yol boyunca evler yıkıldı. Kanlar içinde koşanlar, ağlayan çocuklar, şiddetli bir fırtına. En büyüğü. Çocuklarımdan biri benimle birlikte sokakları seyrediyordu, bana dönerek ‘Anne kıyamet mi koptu?’ dedi. diye sordu. Daha fazla etkilenmesin diye hemen gözlerini kapattım. İlk gün hiç uyumadık, yüzlerce kez sallandık.”

2-3 gündür hiçbir yere bağlanamadıklarını söyleyen Dinç, “Oğlumun dediği gibi kıyamet kopmuş gibiydi” dedi.

Dinç, “Ben ne devletin yanındayım, ne de suçu devlete yüklüyorum” dedi. Depremin ilk 2-3 gününde yediden yetmişe herkesin sorduğu bir soruydu bu. Sabah 10’a kadar güneş yoktu, kara bulutlar vardı. Sanki yer yerinden oynamıştı ve sadece biz kalmıştık. Diyorsun. Günlerce bunları yaşadık.”

‘HEPİMİZ YALNIZ KALMAKTAN KORKUYORUZ’

Günler sonra Adıyaman’a ilk gelen ekibin Urfalılardan oluşan gönüllüler olduğunu belirten Dinç, bu gönüllüler sayesinde ekmek, su, battaniye gibi temel ihtiyaç maddelerine ulaşabildiklerini söyledi. Günler sonra gönüllülerin oluşturduğu çadır kente yerleştiklerini anlatan Dinç, “Çadır hayatı çok zor biliyorum ama en azından güvendeyiz diye düşünüyorum. O korkuyu yenemiyorum, o birkaç dakika travma yarattı. Bu hepimizin hayatını etkileyecek.Sadece ben değil çocuklarım da buradan gitmek istemiyor.Aylar oldu bu acıyı çekeli.Azalacak bir şey var mı derseniz, yok. acın hafiflediyse bunun da bir önemi yok burada ay gün yıl yıl farketmez ama ondan da öte hepimizde yalnız kalma korkusu var daha doğrusu tekrar yalnız kalma korkusu .”

Sakine Dinç, depremde hasar gören evlerin durumunu da şöyle anlattı: “Evimizin duvarları tamamen yıkılmıştı. Evimizi önce orta hasarlı gösterdiler, sonra hafif hasarlı olarak gösterdiler, kolonlarda bir sorun yok diye uğraşıyorlar. ama içimden o eve adım atmak gelmiyor.”

‘BURADAKİ DAYANIŞMA HİÇ BİTMEMESİNİ İSTİYORUM’

Çadır yaşamının çok zor olduğunu ifade eden Dinç, “Çadırlar evden daha fazla temizlik gerektiren bir alan. Çocukların güvenliğini sağlamak daha zor. Havalar ısınıyor ve çadırlarda yaşamak zorlaşıyor. “

Çadırda yaşamanın zorluklarına vurgu yapan Dinç, “Ama her şeye rağmen burada çok kadınla tanıştığımı da söylemek isterim.” Dinç, “Bu çadır kentte en büyük nimetimiz kadınların dayanışması. Arkadaş olduk. Bir çardağımız var, çocukları uyuttuktan sonra orada buluşuyoruz. Sohbet edip anılarımızı yeniden anlatıyoruz. Bu unutulmasın hepimiz konuşup kafamızı toparlayalım önceden fakir bir aileydik kahvaltıda yeteri kadar et yemez peynir yemezdik. Kaybolan canlara, insanların umutlarına ve geleceklerine yas tutuyoruz.Umarım buradaki dayanışma hiç bitmez.Yeni insanlar gelmeye devam edecek.Çünkü yeni hikayeler Dinleyecek ve hikayelerimizi anlatabileceğimiz insanlara ihtiyacımız var. ”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu